Hz. Muhammed'in Peygamber Oluşu
Peygamberlik Öncesi Hazırlık Dönemi: Arayış ve İnziva (Tahannüs)
Peygamberliğin hemen öncesindeki yıllarda, 40 yaşına yaklaşan Muhammed'in Mekke toplumunun dini ve ahlaki yapısından derin bir rahatsızlık duyduğu kaynaklarda ittifakla belirtilir. Kâbe'yi dolduran yüzlerce put, kabileciliğe dayalı kan davaları, zayıfların ezilmesi ve genel bir manevi boşluk, onu bir arayışa itmiştir.
İnziva (Tahannüs): Bu dönemde, Mekke yakınlarındaki Nur Dağı'nda (Cebel-i Nûr) bulunan Hira Mağarası'na çekilerek zamanını tefekkür, dua ve ibadetle geçirmeye başladı. Bu inziva pratiğine Arapçada tahannüs denilmektedir. Dedesi Abdülmuttalib'in de benzer bir alışkanlığı olduğu rivayet edilir. Bu süreç, onu gündelik hayatın karmaşasından uzaklaştırarak metafizik âlemle bağ kurmaya hazırlayan bir nevi "ruhani kuluçka" dönemiydi. (Kaynak: İbn Hişâm, es-Sîre, I, 235-236).
Sadık Rüyalar (er-Ru'yâ es-Sâdıka): Vahyin başlamasından yaklaşık altı ay önce, gördüğü rüyaların sabah aydınlığı gibi net ve olduğu gibi çıkmaya başladığı rivayet edilir. Hz. Âişe'nin aktardığı meşhur hadise göre, "Rasûlullah'a (s.a.v.) vahyin başlangıcı uykuda sadık rüyalar görmekle olmuştur. Gördüğü her rüya, sabahın aydınlığı gibi apaçık ortaya çıkardı." Bu durum, peygamberliğin ilk işareti ve vahye hazırlığın bir parçası olarak kabul edilir. (Kaynak: Buhârî, "Bed'ü'l-Vahy", 3).
İlk Vahiy: Hira'da Melekle Karşılaşma (Miladi 610)
Miladi 610 yılının Ramazan ayında, yine Hira Mağarası'nda inzivadayken, hayatının seyrini değiştiren o büyük olay gerçekleşti. Bu hadise, en detaylı ve güvenilir şekliyle yine Hz. Âişe'den nakledilen hadiste anlatılır:
Cebrail'in Gelişi: Ummadığı bir anda karşısında Cebrail (Gabriel) belirir ve ona "Oku!" (ْ اقِرَْ أ - Iqra') der.
İlk Diyalog: Muhammed şaşkınlık içinde, "Ben okuma bilmem" ( مَا أنََا بقِاَرِئٍ - Mâ ene bi-qâri') cevabını
verir. Okuma-yazma bilmemesi (ümmî oluşu), vahyin ilahi kökenini vurgulayan önemli bir detay olarak kabul edilir.
Fiziksel Tecrübe: Hadis metnine göre melek, onu takati kesilinceye kadar sıkar, bırakır ve emrini tekrarlar. Bu olay üç kez yaşanır. Modern yorumcular bu sıkmayı, vahyin ağırlığını ve Muhammed'in beşeri varlığının ilahi kelamı almaya hazır hale getirilmesini simgeleyen fiziksel ve ruhani bir dönüşüm olarak değerlendirir.
İlk Ayetlerin İnişi: Üçüncü sıkmanın ardından Cebrail, Kur'an'ın ilk vahyedilen ayetleri olan Alak Suresi'nin ilk beş ayetini okur:
"Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir 'alak'tan (döllenmiş yumurta, embriyo) yarattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretmiştir." (Kur'an, Alak Suresi, 96:1-5)
Bu olaydan sonra melek gözden kaybolur. (Kaynak: Buhârî, "Bed'ü'l-Vahy", 3; Müslim, "Îmân", 252).
Vahiy Sonrası: Korku, Teselli ve Teyit:
Yaşadığı tecrübe, Hz. Muhammed'i derin bir korku ve sarsıntı içinde bırakmıştır.
Hz. Hatice'nin Rolü: Telaşla evine dönen Muhammed, titreyerek eşi Hatice'ye "Beni örtün, beni örtün!" ( زَملِّوُنيِ - Zemmilûnî) der. Sakinleştikten sonra başından geçenleri anlatır ve "Kendimden
korktum" diyerek endişesini dile getirir. Hz. Hatice'nin tepkisi, peygamberlik misyonunun ilk teyidi ve desteği olur. O, eşini şu tarihi sözlerle teselli eder:
"Hayır, Allah'a yemin ederim ki, O seni asla utandırmaz. Çünkü sen akrabalık bağlarını gözetirsin, doğru söz söylersin, işini görmekten aciz olanların yükünü taşırsın, yoksula yardım edersin, misafiri ağırlar ve haksızlığa uğrayanların yanında olursun." Bu sözler, Muhammed'in peygamberlik öncesi ahlaki karakterinin en güvenilir tanıklığıdır. (Kaynak: Buhârî, "Bed'ü'l-Vahy", 3)
Varaka bin Nevfel'in Teyidi: Hz. Hatice, olayı daha iyi anlamak için Muhammed'i, amcasının oğlu olan ve o dönemde Hristiyanlığı benimsemiş, İbranice bilen ve Kutsal Kitaplar hakkında bilgili olan yaşlı Varaka bin Nevfel'e götürür. Varaka, Muhammed'i dinledikten sonra heyecanla şöyle der:
"Bu, Musa'ya indirilen Nâmûs'tur (vahiy meleği Cebrail). Keşke kavmin seni yurdundan çıkaracağı zaman genç ve güçlü olsaydım!" Muhammed'in "Onlar beni çıkaracaklar mı?" sorusuna Varaka, "Evet, senin getirdiğin gibi bir mesaj getiren herkes mutlaka düşmanlığa uğramış ve yurdundan çıkarılmıştır" cevabını verir. Bu diyalog, Muhammed'in tecrübesini İbrahimi peygamberlik geleneğine bağlayan ve gelecekte yaşayacağı zorlukları haber veren kritik bir dönüm noktasıdır.
Vahyin Kesintiye Uğraması ve Yeniden Başlaması:
İlk vahiyden sonra bir süre vahiy gelmemiştir. Bu döneme "Fetretü'l-Vahy" (Vahyin Kesintiye Uğraması) denir. Bu süreçte Hz. Muhammed, büyük bir hüzün ve endişe yaşamış, yaşadığı tecrübenin devamının gelmemesi nedeniyle derin bir ruhsal sıkıntıya düşmüştür. Kaynaklar bu dönemin, onun vahye olan iştiyakını artırdığını ve onu peygamberliğin ağır yüküne hazırladığını belirtir.
Bu kesinti döneminin ardından Cebrail'i tekrar gören Hz. Muhammed, yine büyük bir heyecanla evine koşar ve "Beni örtün!" ( دَثرُِّونيِ - Dessirûnî) der. Bunun üzerine Müddessir Suresi'nin ilk ayetleri nazil
olur:
"Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar! Sadece Rabbini büyük tanı..." (Kur'an, Müddessir Suresi, 74:1-3)
Bu ayetler, artık sadece bir peygamber (nebî) değil, aynı zamanda insanları uyarmakla görevli bir elçi (resûl) olduğunun ilanıdır. Bu olayla birlikte peygamberliğin gizli davet dönemi başlamıştır.
KAYNAKÇA
• İbn Hişâm (ö. 218/833), es-Sîretü'n-Nebeviyye (İbn İshâk'ın eserinden).
• Buhârî (ö. 256/870), el-Câmiu's-Sahîh ("Bed'ü'l-Vahy" ve "Îmân" bölümleri).
• Müslim (ö. 261/875), el-Câmiu's-Sahîh ("Îmân" bölümü).
• Modern Akademik Eserler: W. Montgomery Watt, Muhammad at Mecca; Martin Lings, Muhammad: His Life Based on the Earliest Sources; Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi.